27 Kasım 2013 Çarşamba

Bakarken insana..


      Bölümüm psikolojiye;hatta insan ruhunun inceliklerinden tutun bir göz hareketinin değdiği her köşeye farklı gözlerle bakmayı öğreten sosyal bilimlere;kalpten çıkıp kulakta çınlayan ve çıkıp geldiği yerde sonlanan yolculuğuyla sizi de bambaşka yerlere götüren müziğe,kısacası insanı yansıtan her şeye her geçen gün biraz daha bağlandığım şu sıralar rastladım bu yazıya..Bu büyük bir güç veriyor bana,umut dolu..Yaptığı işle böylesine özdeşleşebilen,örnek olan,yarınlara öncü olan,ilham kaynağı ve varoluşu ile anlam kazanan insanlar ve tabii ki hayatı işini ve en önemlisi insanı önemseyenler..Dersine insanı, hayatı öğrenir gibi her geçen gün daha da bağlandığım sosyoloji hocamız paylaştı bu hafta bu yazıyı..Etkilendim,doğru işlerin peşinde olduğumu farkettim..Paylaşmaktan mutluluk duyarım;

       "Bursa Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim görevlisi olan Beşeri mezunu bir arkadaşımızın kendi giriş dersiyle ilgili öğrencileriyle FB üzerinden paylaştığı, sosyal bilimlerde cevaplardan ziyade soruların önemli olduğuna dair bir yorum (Zira, sosyal bilimlerde, U2'nun bir şarkısında da dediği gibi, "We thought that we had the answers / It was the questions we had wrong" meselesi en büyük yanılgı oluyor genelde), tereddütsüz paylaşmak isterim:"

***

"Sosyoloji öğrencileri, günlerce sınav okuduktan sonra, bir aferini hak ettiniz. Valla, çok zorlamışım herhalde sizi, ama değmiş; muadillerinizden kat kat daha iyi yazıp, farklı fikirleri birbirleriyle bağlantı içinde ifade edebiliyorsunuz. Soruyu anlamışsınız -ki, ileride anlayacaksınız, hayatta, cevap vermekten daha önemlisi, soruyu anlamaktan geçiyor: ve bazen, insan soruyu anladığında cevap bile vermek istemiyor. Doğru yoldasınız, sevindim açıkçası. Daha soyut yerlere doğru gidebilirim dönemin geri kalanında, gitmeye-de-bilirim. Bakalım.

Şöyle diyeyim, ilk sınav kağıdını elinize aldığınızda, bir sınıfın ruhunu anlarsınız; herkes birbirine kazık mı atmış, uyuyup uyuklayıp, beş para etmez notların fotokopileri mi dönmüş ortalıkta -ve eminim buna inanırsınız, başka sınıflarımda, geçen senenin notlarını olduğu gibi bana yedirmeye çalışan cevaplarla da karşılaştım; arkadaş, bu sene o meseleleri anlatmayı geç, o okumayı vermedim bile- yoksa, üç beş kişi oturup karşılıklı kafa mı patlatmış, bunu görebilirsiniz. Kafa patlatmak, bir güzergâh elde etmek her zaman takdire şayandır; gittiğiniz yol, ne olursa olsun, sizin yolunuzdur. Bursa'da üçüncü cohort bu, ya ben memlekette -özellikle devlet okulunda- işi sıkı tutarak biraz da tehditle, biraz da nikbinlikle meseleyi kıvırmaya başladım, ya da, siz bu işten keyif almaya başladınız; büyük ihtimalle her ikisi de biraz doğru. Biraz mükerrer bir ifade olacak ama, bizim lisansta yapabileceğimiz yegâne şey, yazı yazmaya, kitap okumaya, farklı fikirler arasındaki ilişkileri kavramaya başlamak; daha fazlası değil. Bu uğursuz dünyada, iki fikri birbiriyle çarpıştırabilen, çarpışan fikirlerden doğan olguların macerasının peşine uçurtmanın peşine düşmüş çocuklar misali düşen insanlar görünce, yaptığınız işten haz duymaya başlıyorsunuz.

Neyse, çarşamba veya perşembe notlarınızı görürsünüz sistemde. Hayırlı olsun."