5 Temmuz 2013 Cuma

İlk ilklerden olsun diye..


        Gece saat iki suları..Yatağımda hafifçe doğruluyorum.Bir şey uykumun kaçtığını sessizce fısıldıyor kulağıma sanki.Kendimi düşünmekten alamıyorum uykusu kaçmışların genel tavrıyla.Okuduğum yazı o kadar etkiledi ki beni,yazarın bunu yazmış olması değil aslında,düşüncelerini ifade ederkenki tavrı karşısında etkilenmemek neredeyse imkansız.Beni uykusuzluğa sürükleyecek kadar dokundu belki de..
         Benim için güneş battıktan ve etraf biraz sessizliğe koyulduktan sonra düşüncelerimin,duygularımın aklımı,kalbimi en çok ziyaret ettikleri saatler başlar.Herkes için farklı olabilir bunun zamanı,ama hepimiz için yok mudur duygularımızın,düşüncelerimizin,amaçlarımızın istilasına uğradığımız saatler.İçimizde uyuyan bu hisler bir yazı,gözlerimizin önüne gelen bir manzara,aniden alınan bir haber ya da önemi bizim için standarttan yüksek olan biri ile uyanıverir.Ben buradayım diyerek hissettirir kendini unutmamıza izin vermeden.Bu yazıdan sonra daha da sahipleniyorum sanki düşüncelerimi.Aklıma Nazım Hikmet'ten bir kaç dize geliyor;
                      Çok şükür aşığım
                      Bana öyle geliyor ki,
                      Bir tek insana
                      Bir tek ağaca
                      Bütün ormana
                      Tek bir düşünceye
                      Bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan
                      yaşamak,yaşamak değildir...       
          Fikirsiz,duygusuz yaşamak olur iş mi? Kendimi bildim bileli içimdeki yararlı olmak;bir fikri,bir buluşu,büyük bir ideali savunmak ve buna tüm kalbimi vermek arzusu hiç sönmedi.Amaçsız,yönsüz,isteksiz bir insan tasavvur etmek istemedim hiç.Hiç aşık olmamış bir insan;aşkı uğruna saçmalamamış bir insan..Aşktan kastettiğim sadece günümüzde daraltılmış aşk tanımına uygun çağrışımlar değil kesinlikle.Bir amaca,bir inanca,bir fikre,bir ideale duyulan aşk dediğim şey.Ya da özel birine duyulan en mahrem duygularımız.İçimizdeki tüm bu arzular,hedefler oluşturur bizi.Onlar yaşatır,isteklerimizi gerçekleştirmek umudu her sabah uyandığımızda hissettirmeye başlar kendini.Yapılacak işler,gerçekleştirilmek istenen hayaller..Bunlar değil midir bizleri ayakta tutan.Bir fikri olmalı insanın.Bilmeli nasıl bir dünyada nasıl bir ülkede yaşamak istediğini.Yaşarken kendinden neler katmak istediğini,hangi yolu takip etmek istediğini bilmeli ki yaşadığını hissedebilsin.Bir doktor olmalı mesela dünyanın en muzdarip olduğu hastalığı yok edebilme inancını hiç yitirmemeli,bir siyasetçi olmalı ülkesini tüm karanlıklardan çıkarıp,aydınlığı tüm engellere rağmen egemen kılmayı amaçlayan,mutluluğun resmini çizeceğine inanan bir ressam;kaleminin mürekkebini gökkuşağından aldığını iddia eden,herşeyin insanları bunalıma sürüklediği bu çağda milyonlara yardımcı olabilmeyi amaçlayan bir psikolog..Kısacası amaç edinebilmeyi,çıkarsız sevebilmeyi ve sahiplenebilmeyi amaçlarımızı öğrenebilmeyi düşündüm ben de Nazım'ın bu dizelerini okuduktan sonra.Kendi hayallerimi ve aşık olduklarımı düşündükçe şanslı saydım kendimi.
           Belki şimdi bunları birine anlatsam fazla iyimser olduğumu,insanın her türlü iyiliği zaten kendisine zaten yaptığını,illa ki kahraman olmak gerekmediğini söyleyecek.Anlatmak istediğim sadece kahraman olmak değil.Yanlış anlaşılmak istemem.Evet kahramanlık ruhu ve kahraman ruhlu insanlar her zaman etkilemiştir beni ama amaçtan kastettiğim bu kadar geniş çaplı olmak zorunda değil.Ailesini her zaman bir arada tutmaya çalışan bir anne,öğrencilerine her zaman en iyisini vermeyi amaçlayan bir öğretmen,sınırlarını aşarak kendini geliştiren bir kişi,mükemmel çocuklar yetiştirmeyi amaçlayan bir anne-baba..Bunları tarttım biraz bu saatte dediğim gibi en çok da kendi amaçlarımı.
         Bazen içimde sayfalarca yazma isteği,isteğime ulaşmak için kilometrelerce gitmek arzusu uyanıverir.Rüzgarın uzaktan duyulan ama camıma vurmayan sesi içimdeki özgürlük ateşini,yağmurum tıp tıp düşen damlaları ise huzur isteği oluşturur ya;hani hedeflerimize ulaşmak için başarılı olma amacımız..
          Madem yaşıyoruz bu sürenin bize tanınmış olmasının da olmalı bir amacı.İçimizdeki istiridyeler gibi hayallerimiz,düşündükçe içini açmak için kendimizde daha da güç bulacağız,ve hatta vazgeçmez ve çabalarsak gerçekleştirmek için,içinden çıkacak incinin büyüklüğünü biz ve çevremizdekiler ancak o zaman öğrenebileceğiz.İçimizdeki gücün hiç bir zaman tükenmemesi dileğiyle...

        Demişim yıllar önce. Yazı yazma tutkum kendimi bildim bileli o yüzden bloğumda ilk yazımın eski zamanlara küçüklüğüme ait olmasını istedim.Eski sayfaları karıştırırken ne kadar büyüdüğümü,bir şeylerin ne kadar değiştiğini ve her geçen gün bende olan değişimin ben nereye gidersem gideyim emin adımlarla beni takip ettiğini gördüm tekrar.Çocuksu üslubum ve tavrımla kendimce yazdığım denemeleri ara ara buluyorum eski defterlerin arasından.Bana çocukluğumun ya da geçen zamanın ayrıntılarını hatırlatıyorlar.
     Hatta her yeni güne gözlerimi açarken değişenleri düşünüyorum.Gelenleri,gidenleri;avare hallerimde bile hala yazının hayati önemini tartıyorum.İnsan çocukken neyse biraz da öyle sanırım:)
      Şimdi bir kahve alıp yazı yazmaya devam.Çok ara verdim,biraz kafa toplayıp ayrıntıları kaydetmek için vakit geç değil.İlk yazım eski bene ait olsun istedim.
       Eminim zamanla burada bile değişecek çok şey olacak              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder