28 Şubat 2014 Cuma
Tüketmemek Adına..
Hatırlarım cama dokunan yağmur damlalarını sanki ilk defa görür gibi, ilk defa koklar gibi kızarmış bir dilim ekmeği, ve ilk defa bu kadar uzaklaşmış gibi kendime halbuki bu kadar yakın hissederken 'ruh'umu..
Ruh hapis midir bedende yoksa yaşar mı başka yerlerde de.. O'nu olabildiğince uzak da hissedebilirken nasıl dokunulası oluverir incecik insan derisinin altında.. Ruh mudur dokunulan? Ten mi değen tene..Peki taşıyan özlemi..
Hissetmek,anımsamak kolay geliyor yazmaktan. Öldürüyoruz sözcükleri..Bakmayın öyle durduklarına, bir tanesi bile tek başına oluştururken gerçeği nasıl söylersiniz nefes almadıklarını..Kim duymamıştır kalp atışlarını..
Bağırır sözcükler,susar,utanır, alışır, alıştırır,küser,kimi zaman da utanmadan akar gider arasından dudakların.Ölür sözcükler..Yitirir anlamını.Belki bu yüzden kolaylaştıkça sözcükler korkarım yazmaktan,telaffuz etmekten. En kolayları en çabuk ölür,en kolayları en hassasları çoğu zaman.. Yoğunlaştıkça duygular basitleşir sözcükler,belki o yüzden böyle tıkanıp kalmak.
Hissetmek ve susmak ve yitirmemek,öldürmemek sözcükleri daha seçilesi böyle zamanlarda..
O yüzden yazmak daha zor şu ara,çünkü daha zor seçmek sözcükleri;tüketmemek adına.. Ondandır aklımda kalanların bir yağmur serinliği ile taze ekmek kokusu olması yumuşacık bir doygunluğun..
3 Şubat 2014 Pazartesi
Küstüğü Dünya Ali'nin
1 Şubat 1979; 9 acımasız mermi, '29 senesi barışa açılan bir çift göze: İpekçi'ye 'fani son'u getirirken; patlattılar 21 sene önce 50 yıllık bir birikimi,katlettiler nice satırın aydın zihninini; Mumcu'yu. 2007 iken sene, vurdular özgürlüğü sırtından; üç el kurşuna hapsetmek istediler yüzyılların kardeşliğini, öldürdüler tedirgin barış güvercinini; Dink'i. Rahatsızlık duydular 2 satır arasında haykıran özgürlük,kardeşlik seslerinden. 'Biz' demeye korktular, zaman geldi kendilerini reddettiler. Zulüme başkaldırışları 'vicdan'dan yoksun her yolla kaldırmak istediler ortadan.Hepimiz dediğimizde, bizim kardeşimiz,bizim evlatlarımız dendiğinde samimi bile bulmadılar. Hissedemediler ki 'bir'liğimizi.. Göremediler bir bebeği nasıl katil yaptıklarını. Halbuki hepimiz aynı hamurdan; titrememiş midir gören gözleri çıkaran eller, kolay mıdır 'inandıkları' aynı 'tanrı'nın verdiği cana azrail olmak?
Ali..Oysa 10 sene önce bile dünyadan habersiz bir çocuk. O inanan taraftaydı 'biz'e. Biliyordu aynı 'gaz'ı solurken elinden geleni,kendi payına düşeni yapmasını gerektiğini.Geleceğin eğitimcisi olacaktı Ali. Sizin 'çocuk' dediğiniz Ali, birçoğundan yürekli, koskoca 'biz'in, zincirin tek halkası bir çekimlik nefes alabilmek için acele adımlarla sığınırken bir kuytuya,peşinde başka bir zamanın 'çocuğu'.. Katil 'yapılan' bebeklerden başka bir tanesi..Aşılanan tüm hıncını,nefretini kustu Ali'ye..Bir doktor! Hipokrat da allahsızdı vicdanım rahat dedi Ali'yi gönderdikten sonra ölüme. Ali..Bir zamanlar çocuk Ali.. 38 gün boyunca attı genç omuzlarına yüklenmiş hayatın yorgunluğunu, şokunu 'biz' derken vurulmanın bir copla sırtından..Kardeşi tarafından..38 gün sonra ya çok ağır geldi bu yük ona, ya da gitmek istedi 'vicdanını' satanların dünyasından.Ona küçüktü burası belki..Düşleri buralardan daha büyük daha özgürdü..O tedirgin güvercinlerin, patlatılan aydınların,çıkarılan gözlerin dünyasına küstü.Döndü sırtını ve sonsuz aydınlığa doğru yol aldı..
Siz çizin altını soyadının. Ali korkmadı.Ali direndi..Ali gitti ama unutmadık onu.Şimdi mi? Şimdi Ali'nin küstüğü dünya işte,aynı. Hala 'hatırlamıyor' tanıklar, 'vicdan'ı rahat olduğu söyleniyor sanıkların. Onlar bu dünyanın sanıkları aslında..Ali'nin küstüğü dünyanın..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)