Son zamanlarda kısa kısa notları kitap aralarına sıkıştırarak, sayfa aralarındaki kahve lekelerini tekrar tekrar keşfederek geçti vakit.. Uzun yazılara, cesur kalemlere sadece göz gezdirmekle yetinerek. Sıra sıra uzaklaşan ağaçları, yinelenen yıldızları izleyerek geçen uzun saatlerim oldu bu sürede. Yazacak vakit olmadı.. Sadece biriktirerek ya da oraya buraya karalayarak bir şeyleri geçti kopkoyu bir kış ve bembeyaz. Bu kış da merakıma yenilerek ya da bile bile zaman zaman biraz daha keşfetmek için gezindim durdum. Biraz daha değiştim çok şükür, biraz daha gördüm biraz daha buldum kendimi kendimde..Biraz daha yoruldum bu kış biraz daha yol aldım oradan oraya. Farklı tonlarına tanık oldum grinin öyle soğuk geçti ki. Geçen her sene bu 'biraz daha' hissinin bizi ayakta tutan şey olduğunu anladım biraz daha..En azından beni. Ki dünyanın gördüğün olduğunu sanma bir tek diye. Ankara'nın hiç bilmediğim yokuşlarından çıktım bildiğim caddelerine, ne iyi gelir bu mesela durağanlığınıza.. Biraz olsun içinize su serper belki de ateşini alır götürür sevdiğiniz insanların varlığı.. Koyu kahvelerden koyu sohbetlere çıkan saatler paylaştım niceleriyle, biraz daha.. Sonra baktım küçük insanların varlığı bile küçülüyor biraz daha, zamanla..Onlar hep durmaz mı bir yerlerde? 'Durdukları' için küçülürler daha da. Hayat akıp gider işte hep biraz daha. Yeni insanlar girdi hayatıma, yeni kokular, yeni tatlar, yeni kitaplar; tattırdıkları bambaşka zevklerle birlikte. Hep 'biraz daha'larla yaşayanlardansanız siz de anlayacaksınız bu dediklerimi, yeni heyecanları sizinle uyanan, belki siz de buldunuz, keşfettiniz amacınızı biraz daha bu kış. İşte kaleme almayı hep düşünürüm bunları; yolculuklarda, soluk kesen merdivenlerde, toplarken eşyalarımı, sarılırken kokusunu aradığım birine..ama kalır zaman zaman böyle, sormayın zamansızlıktan mıdır, üşengeçlik mi, ertelemek mi yoksa yanlış kelimelerle tüketirim belki korkusu ile mi.. Yaptığınız şeylerde, tanıştığınız yüzlerde, deneyimlerde, değişik tatlarda,kokularda, anlamlandırdığınız her simada 'biraz daha' değiştiyseniz siz de bu kış ne mutlu bize, ne mutlu biraz daha.. Şimdilik bu kadar 'daha'sına.
6 Aralık 2015 Pazar
Geçtiğimiz yaz 'börek açmayı bilmeyen kadın ailesini bir arada tutamaz' başlığını okuyunca şaşkınlık, sinir, mizah ve geleceğe umutla bakabilmeye özlem harmanlanmış; bir paragrafta buluşmuş kalemimden biraz da özensizce dökülüvermiş sanıyorum..
Börek açmayı bilmeyen kadınla evlenilmez demişler, el oğlu diplomana değil yaptığın pilava bakar diye..düşündüm ben de, bir nevi self-evaluation; yurdum insanı börek mantı düşkünü, açmayı bilmem, gavur Izmirlilikten gelen sebze ot sevdası ile hiç de fena yapmam zeytinyağlıları girsem mutfağa ama pilavı tam tutturur muyum şimdi, yaparım sanıyorum..kötü huylar gelişmiş lakin bende 21 sene içinde..'gavurluk' denizinin tuzu misali Ege'nin karışmış bir kez kanıma, şorttan uzunu uzun gelir Izmir'in 50° sıcağında, 'elin oğlu' başka şeylere diksin gözünü diye belki..akademi ile ciddi düşünürüm, ciddi düşünenleri de bağrıma basar canı gönülden desteklerim..'Türk milleti çalışkandır, zekidir' demişiz bir asır önce; 'pilavını tutturur, elini eteğini çeker bilimden' değil ki bizim dikkate aldıklarımız.. Pilavı, böreği bilmem ciddi düşünenlere akademi ile çeşit çeşit kahve hizmetlerim canı gönülden, rakibim Starbucks olur siz derseniz 'hadi çalışalım'..'Kız başın ile bu saatte nerelere' zihniyetini 2.günün akşam vakitleri sunan arkadaşlarıma tahammül sürem 24 saatten fazla olmamakla birlikte çekilen kısa 'medeniyet' nutuklarından da hayli sıkıldım fark ettiğimden beri hamura katılan su misali yavaş yavaş olmalı kazanımlar; beslersin kendini azar azar ve gelişim aşamalı, öyle pat diye gerçekleştirebilene aşk olsun! Dünyanın o ucundan bu ucuna kurcalamak bilimi, sanatı ve aslında içindeki sayısız merakı, tutkuyu..Keşfetmek arzusu, 'işe yarar' olma isteği; girmeyecegim artık içimde uguldayan liman mevzularına..alıp başını gidiyor cümleler ki siz anladınız başımızdaki bu 'saçma istekler' belasını, açmak varken böreğini..ya sen kurtul bu 'kötü' huylarından ya da sav başından akbabaları derken bir 'Avrupalı' arkadaşım ben yazarken bu satırları, biraz umut ve içine katılmış bolca hüzün ile izliyorum güzel memleketimi! Iyi haftalar! :)
4 Aralık 2015 Cuma
"Kimi vakitler her neye dokunsam, bir faniliğin tozu kalkar üzerinden. Dünya uzun bir uykuya çekilmiştir sanki; eşyalar manasız bir yığın gibi durmaktadır etrafımda; ışık sövelmiş, duvarlar büyümüştür. Hayatı göğsümden çekip alan fanilik, taşra öğlenlerinin boşluğuna benzer bir boşluk bırakmıştır içime. Ona karşı nasıl da çaresizdir aklımın silahları, irademin cephesi..saf bir şiir gibi, zafersiz ve yenilgisiz, bu boşluğun içinde dönenip dururum. Ne dervişlerin aşkı vardır bu bitkin dönüşte, ne oynamaya kalkmış kızların arzusu. Böyle anlarda ben, raptedildiği saatten kopmuş bir yelkovana benzerim. Zaman, eski bir suyun durgunluğunda uykuya çekilmiştir; kalp eski bir avlunun serinliğinde çarpıp durmaktadır işte."#timetoread #williamfaulkner#nobelprize #paris #sesveofke
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)